15 Şubat 2015 Pazar

“Faiz” Tartışmalarının Ortaya Saçtığı Pislikler

Son zamanlarda burjuva iktisatçılar arasındaki “faiz” tartışmalarına dikkat!

Özünde işçi sınıfının ürettiği artı-değere kimin hangi oranda el koyacağına dair bir kavga olan “faiz” kavgası sırasında taraflar normal şartlarda asla değinmeyecekleri konulara değiniyorlar ve aslında böylece birbirlerini teşhir ediyorlar.

İşte bir örnek. Sabah gazetesi yazarı Şeref Oğuz Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçıya hakaret ettiği “Başçı’nın Erdemi” başlıklı yazıda ilginç bir istatistiğe değiniyor:

Ülkedeki 1 trilyon lira civarındaki mevduatın yarısı 77 bin kişiye ait. Geriye kalanı da 59 milyon hesap sahibine...
Halkın bankalardaki hesaplarında kişi başına ortalama 280 liralık faiz geliri dağıtılırken, 77 bin kişinin her birine ortalama 460 bin lira ödenmiş…”


Şeref Oğuz’un verdiği rakamlar bir avuç sömürücünün toplumsal zenginliğe nasıl el koyduğunu açığa vuruyor.

Lenin 1902 yılında demişti ki:

“Mevduat büyüklüğüne göre mudilerin sayısını sınıflandıran veriler çok daha ilginçtir.

...tüm mudilerin yüzde ellisinden fazlası (3 milyonun 1.6 milyonunun) 545 milyon ruble olan toplam mevduatın sadece 42 milyonuna sahiptir…  mudilerin yüzde 7’sinden azını oluşturan durumu iyi olan kişiler toplam sermayenin yarısından fazlasına (yüzde 54’üne) sahiptir.” (Rusya’nın Ekonomik Yaşamından, Lenin, Toplu Eserler, c. 6, s. 86)

2015 Türkiye’sinde mudilerin yüzde 0.1’i (toplam 55 milyon mudi var) tüm mevduatın yarısına sahip.

1902 Rusya’sında ise mudilerin yüzde 7’si toplam sermayenin yarısından fazlasına (yüzde 54’üne) sahip.

Başka deyişle, bu açıdan baktığımızda 1902 yılının Rusyasına göre günümüz Türkiyesi çok daha fazla kutuplaşmış bir toplum.

Lenin, “Ne Yapmalı”yı yazdığı yıl olan 1902 yılının Rusya’sının rakamları için şu yorumu yapıyor: “...günümüz toplumunda sermaye yoğunlaşması, kitlelerin mülksüzleşmesi kendisini büyük bir güçle hissettiriyor.”

Lenin, 1902 Rusya’sı için bunları söylüyorsa biz bugünün Türkiye’si için ne demeliyiz?