18 Temmuz 2015 Cumartesi

Emperyalist Savaşa Doğru Emin Adımlarla...



"Savaşların kaçınılmazlığını yok etmek
için, emperyalizmi yok etmek gerekir." (Stalin)

Bildiğimiz gibi, Japonya Parlamentosu yasalarında değişiklik yaparak ordunun yabancı ülkelerde savaşmasına izin çıkarttı. Artık Japonya ordusu ülke sınırlarının dışında savaşabilecek. 


Perşembe günü Japonya Deniz Kuvvetleri Komutanı General Katsutoşi Kavano "Çin'in Güney Çin Denizi'nde daha dayatmacı olduklarını bekledikleri için" Japonya'nın bu bölgede devriye ve arama faaliyetlerinde bulunanbileceğini belirtti. 

Japon emperyalizminin bu hamlesine Çin emperyalizmi yanıt vermekte gecikmedi. Çin Savunma Bakanı bu gelişmenin "bölgesel güvenliği güçleştireceğini" söyledi. 

Dünya kapitlaist ekonomisinin aşırı üretim krizini bir türlü aşamaması emperyalist çelişkileri artırdı. Japon emperyalizmi bu hamleyi er ya da geç yapacaktı. Japon emperyalizminin neden saldırganlaşmak zorunda olduğunu şu yazıda anlatmıştık:

http://mehmetince2.blogspot.com.tr/2014/11/japon-militarizminin-ekonomik-temeli.html

Gerçekten de bu ekonomik gelişimin yönünde siyasi (ve onun devamı olan askeri) olaylar hızla cereyan etmekte. 


Emperyalist savaş hızla yaklaşıyor, Japon parlamentosundan çıkan bu yasa tarihi bir karardır. 

Efendim, "dünya ekonomisi globalleşiyormıuş, artık bu dönemde büyük emperyalist savaşlar olmaz, zaten Japon ve Çin ekonomileri son derece iç içe geçmiş" türünden yeni-Kautksici tıraşları yapanlar biraz zahmet edip ekonomi tarihini okurlarsa Birinci Emperyalist Savaş'tan hemen önce Almanya ve İngiltere'nin birbirlerinin en büyük ekonomik partnerleri olduğunu görebilirler.





Otomotiv Sektöründe Saldırıya Geçmenin Tam Zamanı

ABD Komünist Partisi (bu partinin gerçekten bir komünist partisi olduğu dönemde) Genel Sekreteri William Z. Foster 1926 tarihli bir broşür yazıyor: "Grev Stratejisi".

Bu broşürün "Ne Zaman Grev Yapmalı" adlı alt başlığında şöyle diyor:

"Sektörün durumu...araştırılmalıdır, sınai hareketin en fazla olduğu dönemlerde saldırıya geçilmelidir."

İki gün önce Hürriyet gazetesinde şu haber yayınlandı:

"Otomotiv sanayii, üretim, satış ve ihracat olmak üzere üç kulvarda rekora koşuyor. Yılın ilk 6 ayında otomotiv sanayii üretimi yüzde 18.4 artışla 668 bin adet, ihracatı yüzde 7.5 artışla 486 bin adet, iç pazar satışları ise yüzde 49 artışla 455 bin adet olarak gerçekleşti. İlk 6 aylık sonuçlara göre, otomotiv sanayii daha şimdiden rekoru garantiledi."

Yani patronun en zayıf olduğu dönemdeyiz.

Şimdi yapılacak güçlü ve örgütlü bir eylemin başarısız olma şansı çok düşük.  

17 Temmuz 2015 Cuma

"Robotların Yükselişi" kitabından bir alıntı:


"1998 yılında ABD sanayi işçileri toplamda 194 milyar saat çalıştılar. On beş yıl sonra, 2013'te, ürettikleri değer yaklaşık 3.5 trilyon dolardı. Başka deyişle 15 yılda üretilen ürünlerin değerinde yüzde 42'lik bir artış vardı. Bu rakama ulaşmak için gerekli emek miktarı ise... yine 194 milyar saatti. Bu 15 yılda, ABD'nin nüfusu 40 milyon artmış, pek çok yeni işyeri açılmış, ama sanayi işçisi sayısı artmamıştı. (Rise of the Robots, Martin Ford, s. 282) 


15 Temmuz 2015 Çarşamba

Türkiye'de Görece Artı-Değer Sömürüsü


Aşağıdaki tabloya göre Türkiye'de:

1) 1985 yılında 100 birim üreten işçi 2013 yılında 185 birim üretmiş. Yani iş verimliliği %85 oranında artmış. İşçi her sene bir önceki yıla göre ortalama yüzde 2.85 daha verimli hale gelmiş. İşçi eskiden 185 günde ürettiğini bugün 100 günde üretiyor. Böylece işçiler kendi geçim araçlarının üretimi için gerekli zaman düşürmüş oluyorlar. Çalışma saatleri düşmüyor ama kendi geçimi için gerekli ürünlerin üretimi düştüğü için patrona çalıştığı saatler uzuyor. Başka deyişle görece artı-değer oranı artıyor. 

2) Reel ücretlerdeki artış, iş verimliliğinin çok gerisinde. 2001 yılından sonra ise hiç artış yok. 1998'den bu yana ücretlerde %16 gerileme var. 





2 Temmuz 2015 Perşembe

Enerji Bakanlığı Stratejik Planı: İşçilere Ölüm!

Enerji Bakanlığı 2015-2019 "Stratejik Planını" yayınladı:

2019 yılında yerli kömürden elektrik üretimini yüzde 25’e çıkartılması hedefleniyormuş. Bugün bu pay %13. Yani dört yılda iki katına çıkacak.

Afyonkarahisar-Dinar, Eskişehir-Alpu, Konya Karapınar-Ayrancı, Tekirdağ-Çerkezköy ve İstanbul-Çatalca gibi kömür sahaları elektrik üreticisi grupların kullanımına sunulacak.

İyi güzel de, Soma'dan sonra işçilerin ve geniş kesimlerin baskısıyla yapılan düzenlemelerden sonra pek çok patron "biz bu koşullarda kar etmiyoruz" diyerek madenlerini kapattı.

Bu koşullarda bu üretim artışını nasıl gerçekleştireceksiniz?

Yoksa bu işi devlet mi üstlenecek?

Hayır, bu işi devlet üstlenmeyecek. Plana göre rödovans sistemi devam ediyor. Yani rezervler özel sektöre belli bir ücret karşılığında kiralanacak.

İşler özel sektöre bırakıldığına göre üretim koşulları da patronların işine gelecek şekilde düzenlenecek. Yani işçiler ölüm tehlikesi altında, en kötü koşullarda çalışacaklar.

İnsan sormadan edemiyor: Geçen hafta, Soma'da 10 işçi hakkında, gösteri yaparken "yolu kapattıkları" için 6 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan bu dava maden işçilerine karşı açılacak olan yeni bir savaşın ilk kurşunu mu?

İşçiye yer olmayan "stratejik plan"ı aşağıdan indirebilirsiniz.

http://www.enerji.gov.tr/File/?path=ROOT%2F1%2FDocuments%2FStratejik+Plan%2FETKB+2015-2019+Stratejik+Plani.pdf