21 Mart 2015 Cumartesi

Köylünün Proleterleşme Süreci Hızlanıyor

Hükümetin çıkardığı her yasa küçük ve orta köylüye bir darbe indirecek nitelikte.
2014 yılının Mayıs ayının ortasında çıkarılan “Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” “tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesini” önleyerek Türkiye köylerindeki proleterleşme ve sermaye merkezileşmesi sürecinin hızlandıracak bir yasaydı. Bu yasa pek çok çiftçininin topraklarını kaybetmesine yol açacaktı.
Türkiye'de 3 milyon tarım işletmesinin yüzde 80’ninden fazlasını oluşturan küçük işletmeler son iki yılda özellikle zor durumda kaldı. Ülkenin her bölgesinden tarımla ilgili felaket haberleri geldi. Don felaketi, aşırı yağış ve fırtına nedeniyle sel ve su baskınları tarım ürünlerine büyük zarar verdi.
Ali Ekber Yıldırım bu durumu şöyle aktarıyor:
Ürününü toplamaya sandalla gidenler var. Bu kadar emek, sermaye gitti. Yapılan masraflar nasıl karşılanacak?
Günlerce süren hasar tespit çalışması sonucunda sigorta yaptıran zararının bir bölümünü karşılayabiliyor. Sigorta yaptırmayan hiç bir destek, yardım alamıyor.
En çok başvurulan yöntem ise kredi borçlarının 1 yıl süreyle ertelenmesi. Kredi borçlarının ertelenmesi için hasar tespiti sonucunda en az yüzde 40 zarar olduğunun kanıtlanması gerekiyor.
Kredi borçları da faiz işletilerek erteleniyor. Çiftçiden faizi ile birlikte o kredi tahsil ediliyor.
2014'te kuraklık, don, dolu ve daha bir çok felaket yaşandı. Hasar tespiti yapıldı. Zararı yüzde 40'tan fazla olanların borcu ertelendi. Borcu ertelenen çiftçi bu yıl öyle bir üretim yapmalı ki hem ertelenen borcunu faiziyle ödeyecek, hem de bu yılki üretim için masraflarını karşılayacak. Yetmiyor, 2015'te ödemesi gereken kredi borcunu da ödeyecek. Ürettiği ürünle maliyetini zar zor karşılayan çiftçi bu ödemeleri nasıl yapacak? Böyle bir babayiğit var mı?”

Doğal felaketlerin dışında dolardaki artış girdi fiyatlarını artırmakta, bu da küçük ve orta üreticiyi zor durumda bırakmaktadır.
Bu konuda Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin şöyle diyor:
"Mazotun ülkemizde rafineri çıkış fiyatı 1,9 liradır. Tarım sektöründe yılda 3,3 milyon ton civarında mazot kullanılmaktadır. Verilen mazot desteği, bu rakamın yalnızca yüzde 5'ini karşılamaktadır. Mazottan alınan vergi bu yıl çiftçiye ödenecek olan 10 milyar liralık toplam desteğe yakın bir miktar oluşturmaktadır. Gübre fiyatlarında ise devamlı bir artış vardır. Bu artış dolardaki yükselişle birlikte hızlanmıştır. Bu tablo, kaçınılmaz olarak tarımsal ürünlerin fiyatlarına yansıyacak, üstelik ülkemizde aracı karları çok yüksek olduğu için yansıma muhtemelen girdi maliyetlerinin üstünde olacaktır. Son aylarda dolar fiyatlarındaki artış, tarım ürünlerinin maliyetlerini artırırken, çiftçiyi zora soktu."
Bir küçük üretici yaşadığı zorlukları şöyle aktarıyor:
“Ailemin de buğday ürettiği gerçeğiyle birlikte bir şey eklemek istiyorum. Edirne'de yaşıyor ailem. Edirne'de hemen tüm çiftçiler (büyük çoğunluğu) buğday, ayçiçeği üretimi yaparlar ve hayat şartlarının gerekliliği ölçüsünde bunun yanında büyük-küçük baş hayvancılığını da küçük ölçekli de olsa gerçekleştirmek durumundalar. Gerek mazot, gerek gübre, gerek diğer girdi fiyatlarının arttığı ölçüde üretilen malın fiyatının artmaması günümüz çiftçiliğinin en temel sorunlarından. Hal böyle olunca çiftçi çoğu yıllar umduğu kazancı bulamıyor ve bunun yanına hayvancılığı da eklemek durumunda kalıyor.
Hayvancılıkta da aynı sıkıntılar boy göstermiyor değil. Yem fiyatları son yıllarda almış başını gidiyor. Hayvancılığı yapan çiftçiler ölçek ekonomisi gereği buradan da pek kar edemez hale gelince çareyi kendi yemini kendi olanakları ile üretmekte buluyor ki bugün çoğu çiftçi bunu gerçekleştiriyor.”
Bu durumda kredi almak, bu yolla borçları kapamak belki de bazı çiftçiler için bir çözüm sağlayabilirdi. Zaten Davutoğlu da tarımda artan kredi miktarıyla övünmüyor muydu?
“Tarımsal kredide gerçek bir patlamanın yaşandı, 2002'de 529 milyon lira olan kredi meblağı, 2014'te 22,8 milyar liraya çıktı.”
Ama hayır, burjuva devletin asla böyle bir kaygısı yok. Tarımda düşük faizli kredilerin koşulları belirlerken kriterleri açıkça büyük çiftçiden yana kullanıyor. İşte 14 Mart 2015 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan “Bakanlar Kurulu’nun, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerince Tarımsal Üretime Dair Düşük Faizli Yatırım ve İşletme Kredisi Kullandırılmasına İlişkin Karar’ın uygulama tebliği”ni inceleyelim. Bakalım düşük faizli krediler kimlere gidiyor:
Damızlık süt sığırı yetiştiriciliği: Faiz indirimli işletme ve yatırım kredisi kullandırılabilmesi için; 10 baş ve üzerinde manda veya damızlık süt sığırı işletmesi kurmaları veya işletme kapasitesini 10 baş ve üzerine çıkarmaları gerekir.
Damızlık etçi ve kombine sığır yetiştiriciliği: Üreticilere faiz indirimli işletme ve yatırım kredisi kullandırılabilmesi için; 10 baş ve üzerinde damızlık etçi ve kombine sığır yetiştiriciliği işletmesi kurmaları veya işletme kapasitesini 10 baş ve üzerine çıkarmaları gerekir.
“Damızlık düve yetiştiriciliği: Karar kapsamında üreticilere faiz indirimli işletme ve yatırım kredisi kullandırılabilmesi için; 50 baş ve üzerinde işletme kurmaları veya işletme kapasitesini 50 baş ve üzerine çıkarmaları gerekir.
Büyükbaş hayvan yetiştiriciliği: Faiz indirimli işletme ve yatırım kredisi kullandırılabilmesi için; 10 baş ve üzerinde kapasiteye sahip büyükbaş hayvan yetiştiriciliği işletmesi kurmaları veya işletme kapasitesini 10 baş ve üzerine çıkarmaları gerekir.
Büyükbaş hayvan besiciliği: Karar kapsamında üreticilere faiz indirimli işletme ve yatırım kredisi kullandırılabilmesi için; 10 baş ve üzerinde manda dahil olmak üzere besi sığırcılığı işletmesi kurmaları veya işletme kapasitesini 10 baş ve üzerine çıkarmaları gerekir.
Küçükbaş hayvan yetiştiriciliği: Üreticilere faiz indirimli işletme ve yatırım kredisi kullandırılabilmesi için; koyun için en az 50 baş, keçi için en az 25 baş kapasiteye sahip işletme kurmaları veya işletme kapasitesini bu kapasiteler üzerine çıkarmaları gerekir.
Küçükbaş hayvan besiciliği: Kredi kullandırılabilmesi için; 100 baş ve üzerinde küçükbaş hayvan besi işletmesi kurmaları veya işletme kapasitesini 100 baş ve üzerine çıkarmaları gerekir.” (Dünya Gazetesi, Ali Ekber Yıldırım’ın 15 Mart 2015 tarihli yazısından)
Tarımda proleterleşme sürecinin bütün bu nesnel şartlar ve devletin açıkça büyük tarım işletmesini destekleyen politikaları nedeniyle hız kazanması kaçınılmazdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder