30 Ocak 2016 Cumartesi

Japon Emperyalizmi Faizleri Eksiye Çekerek Tekellerini Koruyor!


Dünya ekonomisinin yüzde 15’ini oluşturan Çin’deki büyüme verileri beklenenden düşük geldikten sonra dünya ekonomisinin yüzde 17’sini oluşturan ABD ekonomisiyle ilgili son veriler açıklandı. ABD ekonomisi 2015’in son üç ayında %0.7 oranında büyümüş. Başka deyişle, neredeyse hiç büyümemiş. 2014’ün son üç ayında %2 büyüme görülünce burjuva ekonomistler ufak da olsa bir toparlanma umudu doğduğunu açıklamışlardı. Bu umutlar da suya düştü. Dünya kapitalizminin en güçlü motoru, krizden en hızlı çıkan emperyalist ülkesinden gelen bu haber, “yükselen” piyasalardaki yavaşlama ve emtia fiyatlarının düşmesi haberleriyle birleşerek kapitalist dünya ekonomisinin yeniden bir aşırı üretim krizine gireceği yönündeki şüpheleri artırdı.

Bu karamsar tablo tekelci devletlerin aşırı üretim krizini engellemek, hafifletmek ya da bunu başaramıyorsa krizin yükünü başka ülkelere ihraç etmek için muazzam tedbirler almasına yol açıyor.
 
Japonya Merkez Bankası’nın faizi eksi yüzde 0,1’e düşürmesi bu türden tekelci devlet tedbirlerinin en uç örneklerinden biri. Faizlerin eksiye düşmesi ne demek? Hesaplarda duran paranın erimesi demektir. Japonya Merkez Bankası bankalara “parayı atıl tutma, riske gir, piyasaya ver!” mesajı veriyor.

Bu mesajı Avrupa Merkez Bankası da Haziran 2014 tarihinde vermiş, faizleri düşürmüştü.

Japon emperyalizminin bu hamlesi, emperyalist devletler arasındaki kur savaşlarının parçası aynı zamanda. Faizler eksiye düşünce Japon para birimi yen değer kaybediyor, böylece Japon ürünlerini ucuzlatarak bir rekabet avantajı sağlamış oluyor. Bu da, zaten küçülen pastadan pay kapmakta zorlanan diğer ülkelerden de benzer bir hamle geleceğini gösteriyor. Bunu yapmazlarsa Japonya bu ülkelerden “büyüme çalmış” olacak.

Bu kur savaşlarını kim kazanır? Burası belli değil. Ama kesin olan şu: savaşan tarafların sömürdüğü işçi ve emekçi kitleler kaybedecek. Örneğin Japonya nüfusu elindeki varlıkların %60’ı bankalardaki mevduatları. Bu da zaten maaşlarına zam alamayan, çalışma saatleri artan Japon işçilerinin kenara koydukları paranın da eriyeceği anlamına geliyor.

Demek ki, Japon devletinin (ve diğer tekelci devletlerin) aldıkları tedbirler biçimi ne olursa olsun daima tüm ulusal gelirlerin birbirleriyle rekabet eden tekellere aktarılmasından ibaret. Emperyalist dönemde rekabetin kuralı bu: kim kendi işçisini daha iyi sömürür, kim tüm toplumsal kaynaklarını kendi tekelleri lehine en etkin bir biçimde kullanırsa diğer rakibi karşısında o kadar başarılı oluyor.

Emperyalist devletlerin bu müdahaleleri kapitalist dünya ekonomisinin aşırı üretim krizine girmesini engelleyebilir mi? Son kertede engelleyemez çünkü aşırı üretim krizi kapitalizmin nesnel bir yasasıdır ve üretici güçlerin gelişmişlik seviyesiyle üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet arasındaki çelişkiye dayanır. Bu çelişki kendini er ya da geç bir aşırı üretim krizi olarak gösterecektir.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder