9 Ağustos 2015 Pazar

Bir Perestroyka Savunucusunun İtirafları

Aşağıda Sovyetler Birliği’nde (ve daha sonra Rusya Federasyonu’nda) bürokratlık yapmış (1986-1990 yılları arasında dışişleri bakan yardımcısı, 1993-1994 yılları arasında Rusya  dışişleri bakan yardımcısı olan Anatoli Adamişin’in Russian Global Affairs dergisine yazdığı “Soylu İdealizm: Son Kertede Perestroyka kazandı” başlıklı yazısından bazı ilginç alıntılar okuyabilirsiniz.

Yazının savunduğu anafikir hiç “ilginç” değil, tersine son derece sıradan bir burjuva görüşü savunuluyor: “Gorbaçov’u anlayalım, Perestroyka olmak zorundaydı, başka çare yoktu”.  

Ama yazar bu “görüş”ü temellendirirken ağzından bazı laflar kaçırmış. Aşağıdaki alıntının ilk iki paragrafında revizyonistlerin baltalaması sonucunda Sovyet ekonomisinin 1980’lerde geldiği berbat durum birinci ağızdan anlatıldıktan sonra ilginç itiraflarda bulunuyor:

1) ABD yönetimi, Sovyetler Birliği’ndeki kötü ekonomik durumdan endişeye kapılıyor. Endişeye kapılmasının nedeni Sovyetler Birliği içinde ülkeyi yeniden sosyalizm yoluna döndürecek devrimci bir çıkış korkusu.

2) SSCB Komünist Partisi içinde orta düzey bazı parti üyeleri “yeni bir Stalin’in ortaya çıkmasını ve işleri toparlamasını” umuyorlar.

Perestroyka politikasını uygulayanlar da ülkenin kötü ekonomik durumundan yararlanarak ve “özgürlük” getirme demagojisi altında, aslında ülkenin devrimci bir çıkışla tekrar sosyalizm yönüne girme ihtimalini, ortaya yeniden bir Stalin ortaya çıkma ihtimalinin önünü tıkamış oluyorlar.
“Aralık 1983'te, ekonomik meselelerle ilgili bir konferansta Yuri Andropov'un konuşmasını hazırlayanlar arasında olduğum bir sırada, şu notu paylaştım: "Planların kötü bir şekilde ayarlanmasının sonucunda, bazı alanlardaki endüstriyel kapasitelerin yüzde yüzde ila otuz kadarı boşa harcanıyor. Hem ulusal hem de yabancı üretime yönelik bir milyar ruble değerindeki ekipman da toz tutmuş durumda bekliyor. Toplamda 200 milyar ruble nakit, Sherbank'ın mevduat hesaplarında duruyor. Bunun dörtte üçü dolaşımda; başka 60 milyarlık kısmı da, insanların elinde duruyor. Aynı zamanda perakende hedefleri de tüm cumhuriyetlerde yerine getirilmiş değil. Mevcut mallara yönelik bir talep yok. Dolaşımdaki nakit para miktarı ise sürekli artıyor. Muazzam miktarda bir para kullanılmıyor. Yeraltı milyonerleri, dış ticaret örgütlerindeki boşlukları kolluyor; yabancı bankalarda isimsiz hesaplar açıyor; gizli işlemler gerçekleştiriyor ve ulusal para birimini çok düşük bir orandan değiştirmek üzere ülke dışına yüksek miktarda ruble çıkarıyor. En kötüsü de kendi geleceğimizi "yedik"!


1990’lı yıllarda üretim oranları yüzde bir gibi bir rakama gerilemişti, çünkü uzun bir süre boyunca yukarı doğru bir gidişatı güvence altına alması gereken temel endüstrilere (makine imalatı, metalürji, demir yollan ve makine yedek parça mühendisliği) herhangi bir yatırım yapılmamıştı . Peki insanların parası nereye gitti? Başlıca harcama kalemleri, savunma, tarım, konut inşaatı ve diğer ülkelere (Vietnam, Moğolistan ve Küba) yardım. Gerçek gelirler, artan enflasyon sebebiyle küçülüyor. 1965 yılından beri para basımını sürekli olarak hızlandırdık."

...Riskli siyasi gelişmelerin olasılığı. Perestroyka'nın arifesinde, içten içe kaynayan hoşnutsuzluk, Sovyet toplumunun her bir yerinde hissedebiliyordu. “Hayat bu şekilde devam edemez" şeklindeki hissiyat, giderek yaygın hale geliyordu. Amerikalı köşe yazarı Flora Lewis - ki kendisi Sovyet Rusya uzmanıdır - o dönemde şöyle yazmıştı: "Bizi endişelendirmesi gereken şey, Sovyetler Birliği'nin bu şekilde devam edeceği ve yönetilenlerin taleplerine kulak tıkayacağı değildir. Aslolan mesele, bu toplumun, 1917 yılında çarlık tiranlığına karşı devrimin tüm öfkesiyle günün birinde infilak edeceği , ancak bir öncekinden çok daha büyük bir tehdit doğuracağıdır."

Başka tür riskler de vardı. Brezhnev dönemi lider kadrosunun Stalin'in dirilmesini memnuniyetle karşılamaya hazır olması da tesadüf değildi. Kendi gözlemlerime göre, bu hissiyat, en çok orta düzey parti memurlarında görülüyordu; keza ekonomik durgunluğun en büyük etkilerini onlar hissetti. O günlerde birçoğu, "bu topyekün kargaşanın ancak yeni bir Stalin'in ortaya çıkmasıyla son bulacağı " şeklindeki bir önseziye sahipti. Terörist Stalin değil ama Çar Stalin demir yumruğuyla düzeni sağlayacaktı. Ama yanlış düşünüyorlardı. Öngörülemeyen Rusya, şu vaadiyle Mikhail Gorbaçov'u yüzeye çıkarmıştı: "Size özgürlük vereceğim." Perestroyka kritik öneme sahipti, çünkü... sosyal çalkantıları önlüyordu.”(Anatoli Adamşin, Russian Global Affairs)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder