28 Ağustos 2015 Cuma

Asya ve Afrika’da Kapitalizmin Gelişimi Sürüyor

İngiltere’de çıkan World Finance dergisinin Temmuz-Ağustos sayısında yayınlanan, Aaron Fronda imzalı, Connecting the Unbanked Masses (Bankasız Kitleleri Birleştirmek) başlıklı yazıdan alıntılayalım:

“Ne yazık ki, Avrupa’da gerçekleşen devrim dünyanın belli bölgelerine henüz ulaşmadı; iki milyardan fazla insanın banka hesabı yok. Bankasızların yarısından fazlası Güney Asya, Doğu Asya ve Pasifik bölgesinde yaşıyor. (...) Afganistan, Bangladeş, Bhutan, Hindistan, Maldivler, Pakistan ve Sri Lanka’da banka hesabı olmayan kabaca 625 milyon insan var; bu da nüfuslarının yalnızca %46’sının hesap sahibi olduğunu gösteriyor.”

Aynı yazı sona doğru iyimser bir havaya bürünüyor:

“Ama özellikle Çin ve Hindistan olmak üzere dünyadaki pek çok ülkede olumlu gelişmeler oluyor. Gerek Çin’de, gerek Hindistan’da son yıllarda banka hesabı olan kişi sayısında artış var. Dünya Bankası verilerine göre, Çin tüm vatandaşları arasında banka hesabına sahip olanların oranını yüzde 64’ten yüzde 79’a, Hindistan ise %35’ten %53’e çıkardı.

Bu yüzdeyi mutlak rakamlara çevirirsek Çin’de 180 milyon, Hindistan’da ise 175 milyon yetişkinin yeni banka hesabına sahip olduğunu görüyoruz. Demek ki, son yıllarda dünyada banka hesabına yeni sahip olan 700 milyon kişinin yaklaşık yarısı Çin ve Hindistan’dan.”

Aynı konu IMF’nin çıkardığı Finance and Development dergisinin Haziran 2015 sayısında da ele alınmış:

“2011-2014 yılları arasında dünyada banka hesabı sahip olan yetişkinlerin tüm yetişkinlere oranı %51’den %62’ye yükseldi.”

(Dergiye aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz):


Bu gelişmeler ne anlama gelmektedir?

Paraları sermaye olmayan milyonların dağınık halde duran paraları belirli merkezlerde toplanarak sermaye haline geliyor, kapitalist olmayanların paraları kapitalistlere, bankalara yani borç verilen sermaye sahiplerinin elinde toplanıyor, Marx’ın anlatımıyla para sermaye olarak yabancılaşıyor.  

Bankalar bu sermayeyi üstünde oturmak için toplamıyor tabii. Bu sermaye onlar için bir meta. Nedir bu metanın kullanım değeri? Artı-değer üretimi yapabilen sanayi sermayesi olabilme potansiyelidir. Bankalar sattıkları bu para metası karşılığında faiz elde eder. İşte bu yüzden toplanan bu banka sermayesinin önemli bir kısmı yeni yatırımlarda kullanılmak üzere sanayi ve büyük ölçekli tarım işletmelerine verilecektir.

Para sermaye kapitalist sanayiye ve tarıma aktarılacağına, sanayide ve tarımda yatırım yapma imkanına sahip olan işletmeler bankalardan alacakları hazır kredi sayesinde sermayelerinin yatırım için yeterli düzeye gelmesini beklemeden yeni işler kuracaklarına ya da varolan işlerini genişleteceklerine göre bu kredi imkanını kullanamayan küçük üretici karşısında önemli bir rekabet gücü kazanacak, bu küçük üretici kitlesinin batmasına, kapitalist gelişim hızının artmasına yol açacak demektir.  

Bu da daha fazla köylünün, küçük üreticinin, küçük tüccarın üretim aracından kopacağını, ellerinde kendi emek güçlerinden başka satacak bir şeyleri kalmayacağını yani proleterleşeceğini, yoksulluğa ve sefalete düşeceğini gösterir.

Böylece son yıllarda bankacıların eline geçen 700 milyon kişinin parası küçük mülk sahiplerinin mülksüzleştiren ve ücretli işçilerin sömürüsünü şiddetlendiren krediler biçimine bürünecektir.

Görüldüğü gibi, nüfusun çoğunluğunun banka hesabı sahibi olduğu Avrupa, ABD ve Japonya’da çoktan geride bırakılmış bu süreç Çin ve Hindistan başta olmak üzere Asya ve Afrika ülkelerinde hala gelişme halindedir.

“Kapitalizm doğal gelişimini tamamladı, her an kendiliğinden çökebilir” diyenler kapitalizm bu tür gelişmekte olan ülkelerde önemli bir gelişme potansiyeli taşıdığını gözden kaçırmaktadırlar.

Bu gelişme potansiyeli sadece kredi alanıyla sınırlı kalmaz. “İş gücü rezervi” açısından baktığımızda da bu ülkeler daha büyük potansiyele sahiptir. Örneğin Dünya Bankası verilerine göre, Afrika’da 694 milyon kişi köylerde yaşamaktadır. Bu rakam Hindistan’da 857 milyon, Çin’de 621 milyondur.

Bu açıdan bakıldığında Avrupa, ABD ve Japonya’nın ne böyle bir rezervi ne de ekonomilerinde iş gücü potansiyelini emebilecek emek-yoğun bir sermaye yapıları vardır.

Kapitalizmin büyük gelişme potansiyeli taşıdığı bu ülkeler büyük devrimci hareketlere de gebedir. Çünkü kapitalizmin gelişimi her şeyin uyum içinde geliştiği, sakin bir süreç değil, sınıf karşıtlıklarının netleştiği, mücadelenin kızıştığı, sınıf bilincinin güçlendiği bir süreçtir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder