2 Eylül 2015 Çarşamba

Kapital, Kapital 3. cilt, 3. Kısım, “Kar Oranının Düşme Eğilimi Yasası” - Bazı Konu Başlıkları3. Kısım, “Kar Oranının Düşme Eğilimi Yasası” - Bazı Konu Başlıkları



(Alıntılar Yordam Yayınları Baskısından...)

Ülkelerin benzer aşamalardan zorunlu olarak geçmek zorunda oluşu, kar oranının daha az gelişmiş ülkede daha fazla olması

“Bir ülkedeki birbirlerini izleyen farklı gelişme aşamaları için geçerli olanlar, farklı ülkelerdeki eş zamanlı olarak yan yana bulunan farklı gelişme aşamaları için de geçerlidir. Genel kar oranı, ilk sermaye bileşiminin ortalamayı oluşturduğu gelişmemiş ülkede %66⅔’e, çok daha yüksek bir gelişme aşamasındaki ikinci ülkede ise %20’ye eşit olurdu.” (s. 220)

*

Giderek daha az canlı emeğin giderek daha fazla üretim aracını harekete geçiyor olması, bunun sonucunda ödenmemiş emeğin cisimleştiği kısmın toplam yatırılan sermayeye oranla sürekli daha küçük hale gelmesi (yani değişmeyen sermaye oranının değişen sermaye oranına göre sürekli büyümesi). Bunun da emek üretkenliğinin bir ifadesi olması:

“...üretim araçlarına eklenen canlı emeğin toplam kütlesi, bu üretim araçlarının değerine göre azaldığından, karşılığı ödenmemiş emek ve bunu temsil eden değer parçası da, öndelenmiş olan toplam sermayenin değerine oranla azalır. Ya da: Yatırılan toplam sermayenin giderek daha küçük bir özdeş parçası canlı emeğe dönüşür ve dolayısıyla, kullanılan emeğin karşılığı ödenmemiş kısmı bu sırada karşılığı ödenmiş kısıma oranla büyüse bile, söz konusu toplam sermaye, kendi büyüklüğüne oranla, giderek daha az emek soğurur. Her ikisinin de mutlak olarak büyümesine karşın değişir sermayenin göreli olarak küçülmesi ve değişmez sermayenin göreli olarak büyümesi, söylenmiş olduğu üzere, emek üretkenliğindeki artışın farklı ifadesinden farklı bir ifadesinden başka bir şey değildir.” (s. 221-222)

...canlı emeğin harekete geçirdiği maddeleşmiş emek kitlesi.


Üretici gücün gelişimi ve sermayenin ona karşılık gelen daha yüksek bileşimi, sürekli olarak azalan bir emek niceliği aracılığıyla sürekli olarak artan bir üretim araçlarını niceliğini harekete geçirdiğinden, toplam ürünün her bir özdeş parçası, tek tek her bir meta ya da üretilen toplam kütlenin belirli meta miktarlarının her biri, daha az canlı emek soğurur ve dahası, hem kullanılan sabit sermayedeki aşınma ve yıpranma hem de tüketilen ham ve yardımcı maddeler cinsinden daha az nesnelleşmiş emek içerir. Demek ki, her bir meta, üretim araçlarında nesnelleşmiş ve üretim sırasında yeni eklenmiş olan emeğin daha küçük bir toplamını içerir. Bundan dolayı, tek tek metaların fiyatları düşer. Mutlak ya da göreli artık değer oranı yükselirse tek bir metanın içerdiği kar kütlesi buna rağmen büyüyebilir.  (s. 233)


Sanayinin üretkenliği artarsa, tek tek metaların fiyatları düşer. Bunlar, daha az emek, daha az karşılığı ödenmiş ve karşılığı ödenmemiş emek içerir. Aynı emek, örneğin öncekinin üç katı kadar ürün üretse, tek bir ürüne ⅔ oranında daha az emek düşer. Ve kar, tek bir metanın içerdiği bu emek kütlesinin yalnızca bir kısmını oluşturabileceğinden, bu tek metadaki kar kütlesi azalmak zorundadır ve bu söylenen, belirli sınırlar içinde, artık değer oranı yükselse bile geçerlidir. (234)

...bir yandan sermaye birikimi, ama diğer yandan da değişmez sermayeye oranla değişir sermayenin azalmasını ve dolayısıyla kar oranının düşmesini hızlandırır… (s. 242)

….onlarda nesnelleşen ek canlı emek miktarının sürekli olarak azalması… (s. 244)

*

Çalışan sayısının artması:

...üretim araçlarının bu artışı, işçi nüfusunun büyümesini… beraberinde getirir. (s. 232)

Çalışan sayısının artış hızının farklı sektörlerde farklı olması:

Değişir, yani işçi ücretlerine yatırılan sermayedeki göreli azalmaya rağmen mutlak işçi sayısının artması,tüm üretim dallarında ve aynı şekilde gerçekleşmez. Tarımda, canlı emek öğesindeki azalma mutlak olabilir.

Bu arada, bu göreli azalmaya rağmen ücretli emekçilerin sayısının mutlak olarak artması, sadece  kapitalist üretim tarzının bir gereksinimidir. (At any rate, it is but a requirement of the capitalist mode of production that the number of wage-workers should increase absolutely, in spite of its relative decrease.) (s. 267)

*



Çalışan sayısı mutlak olarak düşmeye başlarsa devrim olur:

Üretici güçlerdeki, işçilerin mutlak sayısını azaltacak, yani aslında tüm ulusun kendi toplam üretimini daha sınırlı bir süre içinde gerçekleşmesini mümkün kılacak olan bir gelişme, nüfusun çoğunluğunu devre dışı bırakacağından, devrime yol açardı. Burada, kapitalist üretimin özgül sınırı ve üretim tarzının, hiçbir şekilde üretici güçlerin gelişmesinin ve zenginliğin yaratılmasının mutlak bir biçimi olmayıp, aksine belirli bir noktada bunlarla çatıştığı gerçeği bir kez daha görünür. (s. 267)

*

Nüfus artışı:

(kapitalist üretimde sefalet nüfusun anası olduğundan) under capitalist production misery produces population.

İşsizlik:

“...kapitalist üretim ne ölçüde gelişirse, göreli bir aşırı nüfus olasılığı da o ölçüde ortaya çıkar; bunun nedeni, toplumsal emeğin üretici gücünün azalması değil, artmasıdır; yani, emek ile geçim araçları ya da bu geçim araçlarının üretilmesi için gerekli olan araçlar mutlak bir oransızlık değil, emeğin kapitalist yolla sömürülmesinden kaynaklanan bir oransızlık, sermayenin giderek artan büyümesi ile onun görece azalan nüfus artışı gereksinimi arasındaki orantısızlıktır.” (s. 227)

“kapitalist üretim tarzı ne kadar gelişirse, büyüyen bir emek gücü bir yana, aynı emek gücünü istihdam etmek için bile giderek daha büyük bir sermaye niceliğine gereksinim duyulacağı sonucu çıkar. Demek ki, emeğin artan üretici gücü, kapitalist temel üzerinde, kaçınılmaz ve sürekli olarak, görünüşte bir işçi nüfusu fazlası yaratır.

… Göreli aşırı nüfus, bir ülkede, kapitalist üretim tarzı orada ne kadar gelişmişse o kadar dikkat çekici bir şekilde görülür. (s. 241)


...bir tarafta kullanılmayan sermaye ve diğer tarafta kullanılmayan işçi nüfusu.. (s. 255)


Kapitalist üretimin sınırı, işçilerin fazla zamanıdır. Toplumun kazandığı mutlak fazla zaman onu ilgilendirmez. Onun açısından, üretici gücün gelişmesi, genel olarak maddi üretimin gerektirdiği emek-zamanı azalttığı için değil, yalnızca, işçi sınıfının artık emek-zamanını artırdığı için önemlidir; bu nedenle çelişkilere doğru yol alır.  (s. 267)
*

Daha büyük işletmelerin kar kitlesindeki artışları sayesinde kar oranı azalmasını telafi etmesi:

Aynı yasalar, toplumsal sermaye için büyüyen bir mutlak kar kütlesi ve düşen bir kar oranı üretir. (s. 224) the same laws produce for the social capital a growing absolute mass of profit, and a falling rate of profit.


Diğer yandan, kar oranının birikimle bağlantılı düşüşü, zorunlu olarak bir rekabet mücadelesine yol açar. Kar oranındaki düşüşün kar kütlesindeki yükselişle telafi edilmesi, yalnızca toplumun toplam sermayesi ve büyük, tümüyle hazırlıklı kapitalistler için söz konusudur. Bağımsız olarak iş gören yeni ek sermayenin önünde bu tür yerine koyma koşulları bulunmaz; henüz bunları kazanmak zorundadır ve dolayısıyla sermayeler arası rekabet kar oranının düşmesine değil, kar oranının düşmesi sermayeler arasındaki rekabet mücadelesine yol açar.… (s. 260)

kar oranını kar kütlesiyle telafi edebilen az sayıdaki yerleşik büyük sermayeler… (s. 263)


Onun üretim yöntemi toplumsal ortalamanın üzerindedir. (s. 268)



*

Piyasadaki tek tek metalara nasıl bakmak gerekir?

kapitalist üretimde, tek bir metanın ya da herhangi bir zaman aralığının meta-ürününün, yalıtılmış şekilde, kendi başına, yalnızca meta olarak değil, öndelenmiş olan sermayenin (advanced capital) ürünü olarak ve bu metayı üreten toplam sermayeyle ilişkili olarak ele alınması… önemlidir. (s. 233)
*

kar oranlarının düşmesine karşı yönde gelişen eğilimler:

Emek yoğunluğunun artırılması:

Emeği, değişmez sermayenin değişir sermayeye oranla büyümesine, yani kar oranının düşmesine neden olacak şekilde yoğunlaştırmanın pek çok yolu bulunur; bir işçinin daha çok sayıda makineyi idare etmek zorunda bırakılması bunlardan biridir. (s. 238)


*

üretim araçlarının değerini yitirmesi:

...değişir sermayeye oranla değişmez sermaye kütlesini artıran aynı gelişme, emeğin üretici gücündeki yükselişin ürünü olarak, değişmez sermaye öğelerinin değerini azaltır ve bu nedenle, değişmez sermayenin değerinin, sürekli olarak büyümesine karşın, onun maddi hacmiyle, yani aynı emek gücü miktarıyla harekete geçirilen üretim araçlarının maddi hacmiyle aynı anda büyümesine engel olur.   (s. 241)


...

Sanayinin gelişimiyle birlikte eldeki sermayenin (yani sermayenin maddi öğelerinin) değer yitirmesi... (s. 241)


Kar oranının düşmesiyle eş zamanlı olarak sermayelerin kütlesi büyür ve eldeki sermaye, bu büyümeyle el ele, bir değer yitimine uğrar; bu da, söz konusu düşüşü yavaşlatır ve sermaye değeri birikimine hızlandırıcı bir itki sağlar. (s. 253)


Sermayenin bu sürekli büyümesi ve dolayısıyla aynı zamanda, biraz ötede yeni yöntemler çoktan kullanılmaya başlamışken, üretimin, huzur içinde varlığını sürdüren eski üretim yöntemine dayalı olarak genişlemesi de, kar oranındaki azalmanın, toplumun toplam sermayedeki büyümeyle aynı oranda olmamasının bir nedenidir. (s. 267)

*

Lüks ürün tüketimi:

...diğer yandan, özellikle lüks tüketime yönelik olanları da dahil olmak üzere yeni üretim dalları açılır; bunlar sıklıkla başka üretim dallarında değişmez sermayenin ağır basmasıyla serbest kalan göreli nüfusu temel alır; kendileri de, canlı emek öğelerinin ağır basmasına yaslanır ve sonrasında, adım adım, diğer üretim dallarının izlediği yolun aynısını izlerler. Her iki durumda da, bu üretim dallarında hem artık değer oranının hem de artık değer kütlesinin olağan dışı derecede yüksek olmasına yol açacak şekilde, değişir sermaye toplam sermayenin önemli bir kısmını oluşturur ve ücretler ortalamanın altındadır. (s. 241-242)


*

Dış ticaret- sermaye ihracı:

Dış ticaret, kısmen değişmez sermaye öğelerini, kısmen de değişir sermayenin zorunlu geçim araçlarını ucuzlatır. (s. 242)


Dış ticarete yatırılan sermayeler daha yüksek bir kar oranı elde edebilir, çünkü burada, her şeyden önce, başka ülkeler tarafından daha sınırlı üretim olanaklarıyla üretilen metalarla rekabet edilir ve böylece, daha ileri olan ülke, kendi metalarını, rakip ülkelere göre daha ucuza olmakla birlikte, kendi değerlerinden fazlasına satarlar. Burada, daha ileri ülkenin emeğine daha yüksek özgül ağırlığa sahip emek olarak değer biçilmesi ölçüsünde , karşılığı daha nitelikli olması olması göz önünde bulundurularak ödenmeyen emek, böylesi bir emek sayılarak satıldığından, kar oranı yükselir.

Aynı ilişki, kendisine meta gönderilen ve kendisinden meta alınan bir ülke için de geçerli olabilir; yani, söz konusu ülke, ayni olarak, aldığından daha fazla nesnelleşmiş emek verebilir ve yine de, bunu yaparken, metaları onları kendisinin üreteceği duruma göre daha ucuz elde edebilir.


Sermaye yurt dışına gönderiliyorsa, bunun nedeni, yurt içinde kullanılmasının mutlak olanaksızlığı değil, yurt dışında daha yüksek kar oranlarıyla kullanılabilmesidir. (s. 260)


*

Kar oranlarının düşme yasasının etkisinin uzun sürede hissedilmesi:

Böylece, yasa, yalnızca, etkisi sadece belirli koşullar altında ve daha uzun dönemlerde çarpıcı bir şekilde ortaya çıkan bir eğilim olarak işler.

*

Kar oranlarının düşmesinin tekelleşme eğilimini artırması:

...kar oranının düşmesi de, küçük kapitalistlerin, ellerinde hala el koyulacak bir şeyler bulunan son dolaysız reticilerin mülksüzleştirilmesi yoluyla, sermayenin yoğunlaşmasını ve merkezileşmesini hızlandırır. (s. 246-247)
*

Kar oranlarının düşmesinin büyümeyi düşürmesi:

kar oranıyla birlikte birikim oranı düşer… (267)


Ama kar oranının düşmesi nedeniyle kapıldıkları dehşette önemli olan şey, kapitalist üretim tarzının, üretici güçleri geliştirirken, zenginliğin kendisinin üretimiyle hiçbir ilgisi olmayan bir engelle karşılaştığı hissidir; ve bu kendine özgü engel, kapitalist üretim tarzının sınırlılığını ve yalnızca tarihsel, geçici bir nitelik taşıdığını doğrular; zenginlik üretimi için mutlak üretim tarzı olmak şöyle dursun, belirli bir aşamada, bunun daha fazla gelişmesiyle bağdaşmazlığa düştüğünü doğrular.  (s. 247)


*


Emek üretkenliğinin artmasının kapitalist üretim tarzının sınırlarını göstermesi:

Sermaye belirli bir miktarda karşılığı ödenmemiş emek soğurmuştur. Kendisini kar oranının düşmesiyle ifade eden sürecin gelişimiyle, bu şekilde üretilen artık değerin kütlesi muazzam boyutlara ulaşır. Ardından sürecin ikinci perdesi başlar. Tüm meta kütlesi, değişmez sermaye ile değişir sermayeyi yerine koyan kısım da artık değeri temsil eden kısmı da dahil olmak üzere toplam ürün satılmak zorundadır. Bu gerçekleşmezse ya da yalnızca kısmen gerçekleşirse, işçi sömürülmüş olsa bile, bu sömürü kapitalist açısından sömürü olarak gerçekleşmemiş olur ve bu da, ele geçirilen artık değerin gerçekleşmemesiyle ya da yalnızca kısmen gerçekleşmesiye, hatta sermayesinin kısmen ya da tümüyle yitirilmesiyle bağlantılı olabilir. Dolaysız sömürünün koşulları ile onun gerçekleşmesinin koşulları özdeş değildir. Bunlar, yalnızca zaman ve yer açısından değil, kavramsal olarak da farklıdır. Birincileri yalnızca toplumun üretici gücü, ikincileri ise farklı üretim dalları arasındaki oransal ilişkiler ve toplumun tüketici gücü sınırlandırır. Ama bu sonuncusu, mutlak üretim gücüyle ya da mutlak tüketim gücüyle değil, toplumun büyük bir kesiminin tüketimini yalnızca az çok dar sınırlar içinde değiştirilebilir olan bir minimuma indiren, uzlaşmaz bölüşüm ilişkilerine dayalı tüketim gücüyle belirlenir.  (249)


...

...üretici güç ne kadar gelişirse, tüketim ilişkilerinin dayandığı dar temele o kadar ters düşer. (249)
...

...artık değerin üretilmesinin koşulları ile gerçekleştirilmesinin koşulları arasındaki çelişki...-


Sermayenin aşırı üretimi, hiçbir zaman, sermaye olarak iş görebilen, yani emeğin belli bir sömürü derecesinde sömürülmesi için kullanılabilecek olan üretim araçlarının (emek ve geçim araçlarının) aşırıüretiminden başka bir anlama gelmez. (s. 260)


Kapitalist üretimde kar oranı itici güçtür ve yalnızca, şeyler karlı bir şekilde üretilebildikleri sürece üretilir. (s. 263 - Türkçe çevirisi yanlış) The rate of profit is the motive power of capitalist production. Things are produced only so long as they can be produced with a profit.


*

Kar oranlarının düşmesinin spekülasyonu beslemesi:

[kar oranının] düşmesi yeni bağımsız sermayelerin oluşumunu yavaşlatır ve böylece kapitalist üretim sürecinin gelişimi için bir tehdit olarak görünür; gereksiz nüfusun yanı sıra aşırı üretimi, spekülasyonu, bunalımları ve gereksiz sermayeyi teşvik eder. (247)

*

Sermaye büyüdükçe patronların asalaklaşması:

...kapitalistin emeği, genel olarak, sermayesinin büyüklüğüyle, yani onun kapitalist olma derecesiyle ters orantılıdır. (251)
*

Günümüzde kapitalizmin gelişmişliğinin ölçütü nedir?

Emeğin toplumsal üretici gücünün gelişmesi kendisini iki şekilde gösterir: Birincisi, o zamana kadar üretilmiş olan üretici güçlerin büyüklüğüyle, yeni üretimin tabi olduğu üretim koşullarının değer ve kütle cinsinden hacimleriyle ve biriktirilmiş olan üretken sermayenin mutlak büyüklüğüyle; ikincisi, toplam sermayeye oranla, işçi ücretlerine yatırılmış olan sermayenin göreli küçüklüğüyle. Söz konusu gücün gelişmesi, aynı zamanda sermayenin yoğunlaşması anlamına gelir. (251)


*

Kapitalizmin büyük çelişkisi:

...eğer kapitalist üretim tarzı, bir yandan, maddi üretici gücü geliştirmenin ve ona karşılık gelen dünya pazarını geliştirmenin bir aracıysa, diğer yandan da, söz konusu tarihsel görevi ile kendisine karşılık gelen toplumsal üretim ilişkileri arasındaki sürekli çelişkidir. (s. 255)

Burada kapitalist üretim tarzı yeni bir çelişkiye düşer. Onun tarihsel görevi, insan emeğinin üretkenliğinin, sınırsızca, geometrik olarak artmasını sağlamaktır. Burada olduğu gibi, üretkenliğin gelişiminin önündeki bir engele dönüşür dönüşmez, bu göreve ihanet etmiş olur. Böylece, yaşlılık belirtileri göstermekte ve giderek daha da köhneleşmekte olduğunu yeniden kanıtlar. (266)


*

Krizin yükünü kapitalistlerin birbirinin sırtına yüklemeye çalışması:

İşler yolunda gittiği sürece, rekabet, genel kar oranının belirlenmesi örneğinde de görüldüğü üzere, ortak ganimeti hep birlikte, her birinin eklediği payın büyüklüğüne orantılı şekilde paylaşmalarını sağlayacak şekilde, kapitalistler sınıfının pratik kardeşliği olarak iş görür. Ama karın paylaşımı yerine zararın paylaşımı söz konusu olur olmaz, herkes zarardan payına düşecek olan miktarı mümkün olduğunca azaltmaya ve başkasının sırtına yüklemeye çalışır. (...) tek tek her birinin omuzlarına ne kadarının düşeceği, her birinin zarara ne ölçüde ortak olacağı, güce ve kurnazlığa bağlı hale gelir ve o zaman, rekabet, düşman kardeşler arasındaki bir mücadeleye dönüşür. Geçmişte, her bir kapitalistin çıkarları ile kapitalistler sınıfının çıkarlarının özdeşliği nasıl rekabet aracılığıyla pratikte kendini kabul ettiriyorduysa, şimdi de bu çıkarlar arasındaki karşıtlık kendisini ortaya koyar. (257)
...

...söz konusu zararın tek tek kapitalistlere kesinlikle eşit şekilde dağılmayacağı, bunun yerine, zararın, özel avantajlara ya da önceden elde edilmiş olan konumlara bağlı olarak çok eşitsiz şekillerde ve çok farklı biçimlerde bölünmesini içeren bir rekabet mücadelesinin belirleyici olacağı ve böylece, bir sermaye atıl bırakılırken bir başkasının yok edileceği, bir üçüncüsünün yalnızca göreli bir zarara uğrayacağı ya da yalnızca geçici olarak eğer yitireceği vb. doğrudur. (258)

*

Emek üretkenlğinin sosyalizmde önemini sürdürecek olması:

...metaya giren toplam emek miktarındaki bu azalma, üretimin hangi toplumsal koşullar altında gerçekleştirildiğinden bağımsız olarak, emeğin üretici gücündeki artışın temel ayırıcı özelliği olarak görünür. Üreticilerin üretimlerini önceden hazırlanan bir plana göre düzenledikleri bir toplumda ve hatta basit meta üretiminde, emek üretkenliği gerçekten de kesinlikle bu ölçekle ölçülürdü. (265)

*

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder