13 Kasım 2014 Perşembe

Bankacılık Sektöründeki Sömürü Koşulları

Bankacılık sektöründe 300 bin kişi çalışıyor.

Bu yazacaklarım bu sektörde çalışanların maruz kaldıkları sömürünün ancak çok küçük bir bölümünü yansıtacaktır.

Konuya - ne yazık ki bizden biri değil de gerici bir gazetenin bir yazarı, Remzi Özdemir dikkat çekmiş. Kendisi bankacılık sektöründe yaşanan mobbingle ilgili bir yazı yazmış ve pek çok banka çalışanından yazısını destekleyen e-postalar almış.

"Bankacılıkta whatsapp ile mobbing, yazımın üzerinden tam iki hafta geçti. Bu süre içerisinde ağır mobbinge maruz kalmış yüze yakın bankacıdan elektronik posta aldım.

Hepsinin hikayesi aynı.

Hedef baskısı nedeniyle dayanılmaz ağır bir psikolojik baskı."

Özdemir devam ediyor:

"Mobbing ile karşı karşıya kalan sadece portföy yöneticileri değil, bunun içinde şube müdürleri bile var. Hatta iddialara göre bölge müdürlüklerinde çalışan yöneticiler bile psikolojik baskı ile karşı karşıya.

Baskının ana kaynağı genel müdürlük.

Koltuğunu korumaya çalışan bir kaç genel müdür yardımcısı.

Tamamına yakını erkek.

Hedef baskısı buradan başlıyor ve alt kademelere yani bölge müdürlüğüne, bölge satış müdürlerine ve şube müdürlerine gelene kadar şiddetin boyutu daha da artıyor. Alt kademelerde artık mobbingin alası yaşanıyor."

Doğal olarak Özdemir bu durumdan yanlış sonuçlar çıkarmış:

"Yabancı patronlarına daha fazla kazandırıp, yıl sonu üç beş milyon dolar daha fazla prim almak isteyen bu akıllı yöneticiler sayesinde Türkiye’de bankacılık sektörü, maalesef bitmiştir.

Whatsapp ile konum isteme, yoldan çevrilen insanlarla resim çektirtme utanç duyulacak bir mobbing yöntemidir.

Bu utanca son vermesi gereken tek makam ise Çalışma Bakanlığı’dır.
300 bin beyaz yakalının köle gibi çalıştırılmasına sesini çıkartmayan bir bakanlık niye vardır ki?"

Özdemir'in söylediklerinin tam tersine kısmen bu sömürü sayesinde Türkiye'de bankacılık sektörü "bitmek" bir yana sürekli kar etmektedir. Çalışma Bakanlığı da burjuvaziye hizmet eden bir devlet kurumu olarak bu sömürüye "sesini çıkartmak" bir yana bu sömürünün kesintisiz sürmesinin güvencelerinden biridir.

Gerçekten de bankalar ve türevleri olan kurumlar Türkiye'de azımsanamayacak karlar elde etmektedir. İşte birkaç örnek.

"Bu yıl Türkiye’deki 20’nci yılını kutlayan MasterCard, İngiltere’den sonra Avrupa’nın en büyük ikinci pazarına Türkiye’de ulaştı. Türkiye, 20 yıl öncesine oranla kartlarla yapılan alışverişlerde 40 kat büyüme gösterirken, kartlı ödemelerin alışverişlerdeki payı % 35’e çıktı. GSYH’nin yüzde 25’lik kısmı kadar alışveriş kartlarla ödendi” dedi." (Haber Taraf gazetesinden)

"Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), ekim ayı bankacılık sektörü verilerini açıkladı. Açıklamaya göre bankacılık sektörünün Ekim sonu itibariyle net dönem kârı yıllık yüzde 11,6 artarak 21,7 milyar lira oldu. Bankaların aktif toplamı da ekim sonunda yüzde 23,1 artarak 1,64 trilyon lira oldu." (Dünya Bülteni)

Ortada çift taraflı bir sömürü söz konusudur. Bir taraftan bankalar üretilen artı-değere faiz biçiminde (sanayide faaliyet gösteren burjuvazinin temsilcilerine "şerefsiz, insafsız" bankacılar dedirtecek oranlarda) el koyarken diğer taraftan bu faizi en hızlı ve etkin bir biçimde elde edebilmek için 300 bin beyaz yakalı köleyi acımasızca sömürmektedir.

Doğru temelde bir örgütlenme yakalandığı takdirde, bankacılık sektöründe çalışan emekçilerin Türkiye işçi sınıfı hareketine vereceği çok şey vardır. ÇÜNKÜ BURJUVAZİNİN EN KİRLİ SIRLARI BANKACILIK SEKTÖRÜNDE GİZLİDİR. Bu sektörde çalışan emekçilerden alınacak bilgilerin muazzam ajitatif değeri vardır. Lenin ve RSDİP bu durumdan mükemmel bir biçimde yararlanmıştır.

Lenin'in yazdığı ve Iskra'da yayınlanan "Rusya'da Ekonomik Yaşam" ( Toplu Eserler, İngilizce Baskı, c. 6, s. 86-96) makalesi buna verebileceğimiz çok güzel bir örnektir.

Lenin, "birisinin bize gönderme inceliğinde bulunduğu 1899 yılı için Rusya Tasarruf Bankalarının resmi istatistiklerine bakalım" diye başladığı makaledeki verileri kullanarak, Marksizme saldıran liberallerin argümanlarını çürütüyordu.










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder