8 Kasım 2014 Cumartesi

Küba’da Sosyalizm Değil Kapitalizm Gelişiyor

Geçen ay açıklanan rakamlara göre “kendi hesabına çalışan işçilerin” sayısı Küba’da 476 bine çıkmış.

Ama Küba’daki partinin oportünist terimleriyle değil, gerçeğin gözünün içine bakan komünistler gibi konuşalım. “Kendi hesabına çalışan işçi” de ne demek? Burada sözü edilen düpedüz küçük burjuvazidir.

Burada asıl çarpıcı olan ülkede çok sayıda küçük burjuva olması değil. Ülkede gerçek bir komünist partisi varsa, gerçek bir proletarya diktatörlüğü varsa işçi sınıfı bu küçük burjuva kitleyi uzun vadede büyük ekonomik birimler halinde birleştirir, disipline eder, eğitir,  komünizme hazırlar.
Asıl sorun, genel iktisadi eğilim ve Küba yönetiminin bu iktisadi eğilime bilinçli olarak hız veren politikaları.

“Kendi hesabına çalışan işçi” sayısı 2010 yılında 157 binden 2014 yılında 476 bine çıktıysa, her sene seksen bin kişilik bir kitle küçük burjuvazinin saflarına katılıp bir miktar toplumsal sermayeyi parçalıyorsa, orada bir sorun vardır.

Marksizm-Leninizmin sosyalizmin inşasında küçük ölçekli üretime yönelik tavrı açıktır:

“Sosyalizm bütün toprak ve fabrikaların işçi sınıfının eline geçmesini talep eder; işçi sınıfı bütüncül bir planı takip ederek - dağınık ve küçük ölçekli değil - büyük ölçekli üretimi örgütleyeceklerdir.” (Lenin, Kalinin’in “Köylü Kongresi” Makalesine Ekler)

Lenin böyle diyor. Peki Küba Komünist Partisi bu yolu izliyor mu?

Hayır, bu yolu izlemiyor. Aslında tam tersi bir yolu izliyor.

 2010 yılında Raul Castro hükümeti 181 farklı dalda serbest meslek sahibi olmanın önünü açan yasayı onayladı. Amaç, “sosyalist Küba modelini güncellemek” ve “yeni çalışma biçimleri” ortaya çıkarmak, devletin ekonomideki rolünü azaltmaktı.

2011 yılında ise kapitalizmin gelişimi yönünde daha “radikal” bir karara imza atıldı. Devlet sektöründe çalışan bir buçuk milyon kişi 2015 yılına kadar işlerinden atılmış olacaktı. Gerekçe ise ilginç: “Üretimi ve verimliliği teşvik etmek”.

 Buradaki ideolojik iflas tablosu kararın yıkıcı ekonomik sonuçlarından da daha da kötü.

Sovyetler Birliği’ni yıkanlar da “verimlilik” adına kitlesel işsizliği savunmazlar mıydı? Bu, sosyalist sistemin kapitalist sisteme üstünlüğünü reddetmek, asalak burjuvaziyi işçi sınıfından daha üretkenmiş gibi göstermek yani düpedüz kapitalizm propagandası yapmak değil de nedir?

 2011 “reform”larının bir başka önemli özelliği de bu “kendi hesabına çalışan işçi” diye tanımlanan küçük burjuvalara sözleşmeli işçi tanıma hakkının gelmiş olmasıydı. Bu, artı-değer üretiminin, sömürünün önünün açılması demektir.

Demek ki Küba devleti sadece “kendi hesabına çalışan işçi”yle yetinmiyor, bir de başkalarının  hesabına çalışan işçiler de yaratmaktan çekinmiyor.

2013 yılının Aralık ayında bu sektöre kredi kolaylıkları sağlanacağı da açıklandı.

Bu “reformlarla ilgili daha ayrıntılı İspanyolca bilgi için: (www.trabajadores.cu/20141024/en-cuba-mas-de-476-mil-trabajadores-por-cuenta-propia/)

 Küba Ekonomi Bakanlığı’nın kendi yayınlarında ifade ettiğine göre beş yıl içinde bu sektörün tüm üretimin en az yüzde 40’ını yapması hedefleniyor.

Bu parti gerçekten komünist olsaydı tüm gücüyle meta üretiminin ve piyasanın alanını daraltmaya, toplumsallaşmış mülkiyetin ve üretimin alanını genişletmeye çalışırdı. Ama hiç çekinmeden ifade ettikleri gibi tam tersini, meta üretiminin etki alanını genişletmeye çalışıyorlar.

Ekonomi Bakanlığının açıklamasına göre “kendi hesabına çalışan” sektör durağan değildir, sürekli hareket halindedir ve sürekli “mükemmelleşmeye” çalışmaktadır.

Doğru, gerçekten de, Marx’ın Kapital’de gösterdiği gibi küçük üretim durağan değildir. “...küçük üretim, durmadan, her gün, her saat, kendiliğinden gelme bir tarzda ve geniş ölçülerde kapitalizmi ve burjuvaziyi doğurur. (Lenin, “Sol”” Komünizm: Bir Çocukluk Hastalığı)”.

Özellikle de devlet teşviği görüyorsa küçük burjuvanın bir kısmı çok daha hızlı büyür. Sayılarının dört yıl içinde 157 binden 2014 yılında 476 bine çıkmasının da dışında (ki bu rakam ekonomik olarak aktif nüfusu 5 milyon olan bir ülke için hiç de küçük bir rakam değildir) bunların toplumsal etkileri de hızla artması kaçınılmazdır. Biriktirilen, büyüyen her sermaye bürokratların satın alınmasını, böylelikle önünü açan yeni yasaların çıkmasını kolaylaştıracaktır.

Şimdiye kadar anlattıklarımız yerli burjuvaziye verilen teşviklerle ilgiliydi.

Bir de uluslararası sermayeye gösterilen kolaylıklar var ki, bu alanda yapılan reformların Çin ve Vietnam’da zamanında yapılan reformlardan ciddi bir farkı yoktur.

16 Nisan 2014 tarihli Yabancı Yatırım Yasasından söz ediyoruz.

Aslında Küba’da 1995 yılında çıkarılmış bir Yabancı Yatırım Yasası vardı.  Ama bu yasada uluslararası sermayenin hoşuna gitmeyen bazı maddeler vardı. Örneğin yabancılar ancak %49’luk bir paya sahip oluyorlar, geri kalan %51 devlete ait olacak biçimde karma şirketler oluşturmak zorunda kalıyorlardı, karlardan alınan vergiler yüksekti, kar transferi kolay yapılamıyordu. Buna rağmen yüzmilyonlarca dolarlık sermaye özellikle de turizm alanına girdi. Bu sektörün Küba toplumuna ne kadar zarar verdiği çok anlatılır.

16 Nisan 2014 tarihli Yabancı Yatırım Yasasında ise sağolsunlar, bu zorlukların hepsini elbirliğiyle kaldırmışlar.  (Yasanın İspanyolcası şuradan incelenebilir: http://www.granma.cu/cuba/2014-04-16/asamblea-nacional-del-poder-popular)

Artık yüzde yüz yabancı sermayeli firmalar kurulabilecek. Yasada yatırımcıya önemli güvenceler veriliyor.

4.1’inci maddede firmaların kamulaştırılamayacağı belirtilmiş.

7.1’inci maddede belirtildiğine göre yabancı firma istediği anda şirketini devlete satıp çekip gidebilecek. Başka deyişle, sermayeye sonsuz hareket serbestisi tanınmış.

32’inci maddede firmanın Küba’da üretim yapıp buradan ihracat yapabileceği belirtiliyor. Aynı maddede işçilikle ilgili olarak yabancı firmalara özgü düzenlemelere gidilebileceği belirtilmiş. Burası oldukça önemli. Çünkü Küba’nın limanları, yolları, elektrik sistemi vs. yabancı sermaye için hiç cazip değil. Tam tersine, bunların durumu Haiti dışındaki pek çok Latin Amerika ülkesinden kötü. 

Henüz ülkeye fazla yabancı sermaye girişi olmamış, deneyim birikimi yok, o yüzden yatırımcılar çekiniyor. O halde yabancı sermayeyi çekmenin tek bir yolu kalıyor: ucuz işgücü. Yabancı firmalar işçilerle Devlet İş Kurumu üzerinden sözleşme imzalayacak. Bu da, işi bilen uyanık burjuva için gizli bir mesaj aslında.

Çünkü devlet tarafından kontrol edilen ücret düzeyleri üzerinden anlaşılacaksa Kübalı işçi ayda 20 dolara çalışacak.

Bu da tıpkı Çin ve Vietnam’da yapıldığı gibi, başlangıç aşamlarında yabancı sermaye için son derece ucuz emek gücü tedariği demektir.

 İki maddeyi de hızlıca inceleyip bu konuyu kapatalım. 35. maddede yabancı firmaların kişisel gelir vergisinden, 41. maddede ise gümrük vergisinden muaf tutulacağı belirtilmiş.

Özetle Küba yönetimi içeride ve dışarıda burjuvaziye göz kırpıyor.

Bir sonraki adım nedir?

“Kendi işini kurmuş Kübalıların” ve ABD’nin Miami eyaletinde ikamet eden sürgün Kübalıların İnternetteki sızlanmalarını okumak bu konuda bir fikir verebilir.

Onların istediği yabancı sermayeye verilen hakların kendilerine de verilmesi. Vergi ve ihracat kolaylıklarından, kar transferi imkanlarından onlar da yararlanmak istiyor. “Yabancıya verdiğiniz izni biz Kübalılara neden reva görmüyorsunuz?” Söyledikleri budur.

Bu şartlar altında istediklerini yaptıracakları anlaşılıyor. Önlerindeki engellerin “verimlilik adına” bir bir kaldırılması muhtemeldir.

Son olarak, Çin emperyalizminin tüm bu reformları desteklediğini belirtelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder