Geçen ay açıklanan rakamlara göre “kendi hesabına çalışan
işçilerin” sayısı Küba’da 476 bine çıkmış.
Ama Küba’daki partinin oportünist terimleriyle değil,
gerçeğin gözünün içine bakan komünistler gibi konuşalım. “Kendi hesabına
çalışan işçi” de ne demek? Burada sözü edilen düpedüz küçük burjuvazidir.
Burada asıl çarpıcı olan ülkede çok sayıda küçük burjuva
olması değil. Ülkede gerçek bir komünist partisi varsa, gerçek bir proletarya
diktatörlüğü varsa işçi sınıfı bu küçük burjuva kitleyi uzun vadede büyük
ekonomik birimler halinde birleştirir, disipline eder, eğitir, komünizme hazırlar.
Asıl sorun, genel iktisadi eğilim ve Küba yönetiminin bu
iktisadi eğilime bilinçli olarak hız veren politikaları.
“Kendi hesabına çalışan işçi” sayısı 2010 yılında 157
binden 2014 yılında 476 bine çıktıysa, her sene seksen bin kişilik bir kitle
küçük burjuvazinin saflarına katılıp bir miktar toplumsal sermayeyi
parçalıyorsa, orada bir sorun vardır.
Marksizm-Leninizmin sosyalizmin inşasında küçük ölçekli
üretime yönelik tavrı açıktır:
“Sosyalizm bütün toprak ve fabrikaların işçi sınıfının
eline geçmesini talep eder; işçi sınıfı bütüncül bir planı takip ederek -
dağınık ve küçük ölçekli değil - büyük ölçekli üretimi örgütleyeceklerdir.”
(Lenin, Kalinin’in “Köylü Kongresi” Makalesine Ekler)
Lenin böyle diyor. Peki Küba Komünist Partisi bu yolu
izliyor mu?
Hayır, bu yolu izlemiyor. Aslında tam tersi bir yolu
izliyor.
2010 yılında Raul
Castro hükümeti 181 farklı dalda serbest meslek sahibi olmanın önünü açan
yasayı onayladı. Amaç, “sosyalist Küba modelini güncellemek” ve “yeni çalışma
biçimleri” ortaya çıkarmak, devletin ekonomideki rolünü azaltmaktı.
2011 yılında ise kapitalizmin gelişimi yönünde daha
“radikal” bir karara imza atıldı. Devlet sektöründe çalışan bir buçuk milyon
kişi 2015 yılına kadar işlerinden atılmış olacaktı. Gerekçe ise ilginç:
“Üretimi ve verimliliği teşvik etmek”.
Buradaki ideolojik
iflas tablosu kararın yıkıcı ekonomik sonuçlarından da daha da kötü.
Sovyetler Birliği’ni yıkanlar da “verimlilik” adına
kitlesel işsizliği savunmazlar mıydı? Bu, sosyalist sistemin kapitalist sisteme
üstünlüğünü reddetmek, asalak burjuvaziyi işçi sınıfından daha üretkenmiş gibi
göstermek yani düpedüz kapitalizm propagandası yapmak değil de nedir?
2011
“reform”larının bir başka önemli özelliği de bu “kendi hesabına çalışan işçi”
diye tanımlanan küçük burjuvalara sözleşmeli işçi tanıma hakkının gelmiş olmasıydı.
Bu, artı-değer üretiminin, sömürünün önünün açılması demektir.
Demek ki Küba devleti sadece “kendi hesabına çalışan
işçi”yle yetinmiyor, bir de başkalarının
hesabına çalışan işçiler de yaratmaktan çekinmiyor.
2013 yılının Aralık ayında bu sektöre kredi kolaylıkları
sağlanacağı da açıklandı.
Bu “reformlarla ilgili daha ayrıntılı İspanyolca bilgi
için:
(www.trabajadores.cu/20141024/en-cuba-mas-de-476-mil-trabajadores-por-cuenta-propia/)
Küba Ekonomi Bakanlığı’nın
kendi yayınlarında ifade ettiğine göre beş yıl içinde bu sektörün tüm üretimin
en az yüzde 40’ını yapması hedefleniyor.
Bu parti gerçekten komünist olsaydı tüm gücüyle meta
üretiminin ve piyasanın alanını daraltmaya, toplumsallaşmış mülkiyetin ve
üretimin alanını genişletmeye çalışırdı. Ama hiç çekinmeden ifade ettikleri
gibi tam tersini, meta üretiminin etki alanını genişletmeye çalışıyorlar.
Ekonomi Bakanlığının açıklamasına göre “kendi hesabına
çalışan” sektör durağan değildir, sürekli hareket halindedir ve sürekli
“mükemmelleşmeye” çalışmaktadır.
Doğru, gerçekten de, Marx’ın Kapital’de gösterdiği gibi
küçük üretim durağan değildir. “...küçük üretim, durmadan, her gün, her saat,
kendiliğinden gelme bir tarzda ve geniş ölçülerde kapitalizmi ve burjuvaziyi
doğurur. (Lenin, “Sol” Komünizm:
Bir Çocukluk Hastalığı)”.
Özellikle de devlet teşviği görüyorsa küçük burjuvanın
bir kısmı çok daha hızlı büyür. Sayılarının dört yıl içinde 157 binden 2014
yılında 476 bine çıkmasının da dışında (ki bu rakam ekonomik olarak aktif
nüfusu 5 milyon olan bir ülke için hiç de küçük bir rakam değildir) bunların
toplumsal etkileri de hızla artması kaçınılmazdır. Biriktirilen, büyüyen her
sermaye bürokratların satın alınmasını, böylelikle önünü açan yeni yasaların
çıkmasını kolaylaştıracaktır.
Şimdiye kadar anlattıklarımız yerli burjuvaziye verilen
teşviklerle ilgiliydi.
Bir de uluslararası sermayeye gösterilen kolaylıklar var
ki, bu alanda yapılan reformların Çin ve Vietnam’da zamanında yapılan
reformlardan ciddi bir farkı yoktur.
16 Nisan 2014 tarihli Yabancı Yatırım Yasasından söz
ediyoruz.
Aslında Küba’da 1995 yılında çıkarılmış bir Yabancı
Yatırım Yasası vardı. Ama bu yasada
uluslararası sermayenin hoşuna gitmeyen bazı maddeler vardı. Örneğin yabancılar
ancak %49’luk bir paya sahip oluyorlar, geri kalan %51 devlete ait olacak
biçimde karma şirketler oluşturmak zorunda kalıyorlardı, karlardan alınan
vergiler yüksekti, kar transferi kolay yapılamıyordu. Buna rağmen
yüzmilyonlarca dolarlık sermaye özellikle de turizm alanına girdi. Bu sektörün
Küba toplumuna ne kadar zarar verdiği çok anlatılır.
16 Nisan 2014 tarihli Yabancı Yatırım Yasasında ise
sağolsunlar, bu zorlukların hepsini elbirliğiyle kaldırmışlar. (Yasanın İspanyolcası şuradan incelenebilir:
http://www.granma.cu/cuba/2014-04-16/asamblea-nacional-del-poder-popular)
Artık yüzde yüz yabancı sermayeli firmalar kurulabilecek.
Yasada yatırımcıya önemli güvenceler veriliyor.
4.1’inci maddede firmaların kamulaştırılamayacağı
belirtilmiş.
7.1’inci maddede belirtildiğine göre yabancı firma
istediği anda şirketini devlete satıp çekip gidebilecek. Başka deyişle,
sermayeye sonsuz hareket serbestisi tanınmış.
32’inci maddede firmanın Küba’da üretim yapıp buradan
ihracat yapabileceği belirtiliyor. Aynı maddede işçilikle ilgili olarak yabancı
firmalara özgü düzenlemelere gidilebileceği belirtilmiş. Burası oldukça önemli.
Çünkü Küba’nın limanları, yolları, elektrik sistemi vs. yabancı sermaye için
hiç cazip değil. Tam tersine, bunların durumu Haiti dışındaki pek çok Latin
Amerika ülkesinden kötü.
Henüz ülkeye fazla yabancı sermaye girişi olmamış,
deneyim birikimi yok, o yüzden yatırımcılar çekiniyor. O halde yabancı
sermayeyi çekmenin tek bir yolu kalıyor: ucuz işgücü. Yabancı firmalar
işçilerle Devlet İş Kurumu üzerinden sözleşme imzalayacak. Bu da, işi bilen
uyanık burjuva için gizli bir mesaj aslında.
Çünkü devlet tarafından kontrol edilen ücret düzeyleri
üzerinden anlaşılacaksa Kübalı işçi ayda 20 dolara çalışacak.
Bu da tıpkı Çin ve Vietnam’da yapıldığı gibi, başlangıç
aşamlarında yabancı sermaye için son derece ucuz emek gücü tedariği demektir.
İki maddeyi de
hızlıca inceleyip bu konuyu kapatalım. 35. maddede yabancı firmaların kişisel
gelir vergisinden, 41. maddede ise gümrük vergisinden muaf tutulacağı
belirtilmiş.
Özetle Küba yönetimi içeride ve dışarıda burjuvaziye göz
kırpıyor.
Bir sonraki adım nedir?
“Kendi işini kurmuş Kübalıların” ve ABD’nin Miami
eyaletinde ikamet eden sürgün Kübalıların İnternetteki sızlanmalarını okumak bu
konuda bir fikir verebilir.
Onların istediği yabancı sermayeye verilen hakların
kendilerine de verilmesi. Vergi ve ihracat kolaylıklarından, kar transferi
imkanlarından onlar da yararlanmak istiyor. “Yabancıya verdiğiniz izni biz
Kübalılara neden reva görmüyorsunuz?” Söyledikleri budur.
Bu şartlar altında istediklerini yaptıracakları
anlaşılıyor. Önlerindeki engellerin “verimlilik adına” bir bir kaldırılması
muhtemeldir.
Son olarak, Çin emperyalizminin tüm bu reformları
desteklediğini belirtelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder